Inci Hukuk Bürosu

Bilgilendirme Zorunluluğu

İnci Hukuk Bürosu olarak trafik kazası sebebi ile haklarınızın korunması amacıyla ya da herhangi bir davanızı almak için sizleri ARAMAMAKTAYIZ. Büromuz ilgili yasalar ve etik kurallar çerçevesinde faaliyetlerde bulunmaktadır. Sizlerin mağduriyetini öğrenip, sizleri arayarak, bu konuda uzman olduğunu bildiren tüm meslek, ahlak ve etik kurallarını hiçe sayan sözde Hukuk Büroları ile karıştırılmamız için açıklama yapılması zorunluluğu doğmuştur. Zira bu konuda yaşanan karışıklık sebebi ile Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde de gerekli işlem yapılmıştır. İnci ve/veya İnce Hukuk Bürosu ismini kullanarak sizleri arayan büro OLMADIĞIMIZI, yaşadığınız mağduriyet ve karışıklık için üzgün olduğumuzu belirtmek isteriz. Ayrıca sizleri davanızı almak için arayan, avukat olduğunu belirten bu kişiler hakkında İstanbul Barosu Başkanlığı’na ve Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunmanızı rica ederim.

Şirketlerde Avukat Zorunluluğu

Avukatlık Kanununun 35. maddesi gereğince Anonim Şirketler ile Yapı Kooperatifleri sözleşmeli avukat bulundurmak zorundadırlar.Sözleşmeli avukat bulundurma zorunluluğu, uygulamada bazen Türk Ticaret Kanunu ile getirildiği şeklinde yanlış algılansa da, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile getirilen bir yükümlülüktür. Avukatlık Kanununun 35. maddesinin 3.fıkrasının, 2008 yılında yapılan değişiklikten sonraki hali şu şekildedir; “Dava açmaya yeteneği olan herkes kendi davasına ait evrakı düzenleyebilir, davasını bizzat açabilir ve işini takip edebilir. Ancak Türk Ticaret Kanunu’nun 272. maddesinde öngörülen esas sermaye miktarının beş katı veya daha fazla esas sermayesi bulunan anonim şirketler ile üye sayısı yüz veya daha fazla olan yapı kooperatifleri sözleşmeli bir avukat bulundurmak zorundadır. Bu fıkra hükmüne aykırı davranan kuruluşlara Cumhuriyet Savcısı tarafından sözleşmeli avukat tayin etmedikleri her ay için, sanayi sektöründe çalışan on altı yaşından büyük işçiler için suç tarihinde yürürlükte bulunan, asgari ücretin iki aylık brüt tutarı kadar idari para cezası verilir.” Özetle; • Esas sermayesi en az 500.000 TL olan kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş anonim şirketler • Esas sermayesi en az 250.000 TL olan anonim şirketler • Üye sayısı 100 veya daha fazla olan yapı kooperatiflerinin En azından bir avukatla süreklilik arz edecek şekilde bir akdi ilişki içerisinde olması zorunludur. Bu zorunluluğun yerine getirilmemesi halinde Avukatlık Kanunu uyarınca idari para cezası yaptırımı uygulanacaktır. Örneğin; 2016 yılının Ocak ayında sözleşmeli avukat bulundurma zorunluluğu doğduğu halde altı ay boyunca sözleşmeli avukat bulundurmayan bir anonim şirkete, 19.764 TL idari para cezası verilecektir. Bu zorunluluğun 2016 yılı boyunca yerine getirilmemesi halinde ise şirkete 39.528 TL idari para cezası verilecektir. Avukatlık Kanunun ilgili maddesinde, “sözleşmeli avukat bulundurma” ibaresi kullanılmaktadır. Aynı Kanununun 163. maddesi, “Avukatlık sözleşmesi serbestçe düzenlenir. Avukatlık sözleşmesinin belli bir hukuki yardımı ve meblağı yahut değeri kapsaması gerekir. Yazılı olmayan anlaşmalar, genel hükümlere göre ispatlanır. Yasaya aykırı olmayan şarta bağlı sözleşmeler geçerlidir.” şeklindedir. Av.K. 35. maddede de sözleşmenin sekil şartı ile ilgili bir açıklama bulunmadığından yapılacak avukatlık sözleşmelerinin sözlü veya yazılı olarak yapılabilmesi, sözleşme içeriğini tarafların diledikleri şekilde belirlemeleri mümkündür. Sözleşmeli avukat tayin edildiği, uygulamada avukatça düzenlenen SERBEST AVUKATLIK MAKBUZU İLE BELGELENDİRİLMEKTEDİR. Sigortalı ve kadrolu çalıştırılan avukatlar ilgili kanun maddesinde belirtilen sözleşmeli avukatlar durumunda DEĞİLDİR, belirttiğimiz gibi bir avukat ile avukatlık sözleşmesi yapmak ve ücretini ödeyerek, karşılığında serbest meslek makbuzunu almak gerekmektedir. Şirket avukatı, sözleşmeli olarak şirkete danışmanlık hizmeti verecek ve bunun karşılığında aylık bir bedel ödenecektir. Ancak sözleşmedeki ücretin Avukatlık Kanunu’ndaki ücret tavan ve tabanlar düzenlemelerine uygun olması gerekmektedir. Anonim şirketlere getirilen bu zorunluluğun diğer ticaret şirketlerine getirilmemesi, bu haliyle şirket türleri arasında bir ayrım yapılarak ve sermaye kriteri koyarak yapılan bu tasnifin objektif, hukuki ve hakkaniyetli olmadığı, ayrıca şirketleri sözleşme yapmaya zorlayarak Anayasa’da güvence altına alınan sözleşme yapma serbestisine aykırılık teşkil ettiği yönünde eleştiriler olmuştur. Bu eleştiriler üzerine Anayasa Mahkemesi 30/06/2011 tarihli ve E.2010/10, K.2011/110 sayılı kararında, Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesinin anonim şirketler yönünden, Anayasa’ya aykırı olmadığına hükmederek bu eleştirilere bir son vermiştir. Dolayısıyla, anılan yasa hükmünün halihazırda yürürlükte olduğu dikkate alınarak, yüklü miktarda idari para cezalarına muhatap olmamak için, esas sermayesi 250 bin TL ve üzerinde olan ya da sermaye artırımı sonrasında bu miktara ulaşacak veya aşacak olan anonim şirketlerin yönetim kurullarının, sözleşmeli avukat bulundurma yükümlülüğüne uymaları menfaatlerine olacaktır.

Kredi Kartı Aidatı ve Dosya Masrafı

Kredi kartı aidatları ve kredi kullanımında bankaların almış olduğu dosya masraflarının iadesine yönelik olarak tüketiciler, 6502 sayılı Tüketicinin Korunmasına Dair Kanunun 5. maddesine ve/veya 5464 Sayılı Banka ve Kredi Kartları Kanunun 24. maddesine aykırılık gerekçesiyle itiraz edebilirler.6502 sayılı Kanunun 5. maddesi “sözleşmedeki haksız şartları” düzenlemektedir. İlgili madde; “Haksız şart; tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarıdır. Tüketiciyle akdedilen sözleşmelerde yer alan haksız şartlar kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin haksız şartlar dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda sözleşmeyi düzenleyen, kesin olarak hükümsüz sayılan şartlar olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez. Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmış ve standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmeyi düzenleyen, bir standart şartın münferiden müzakere edildiğini iddia ediyorsa bunu ispatla yükümlüdür. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez. Sözleşme şartlarının yazılı olması hâlinde, tüketicinin anlayabileceği açık ve anlaşılır bir dilin kullanılmış olması gerekir. Sözleşmede yer alan bir hükmün açık ve anlaşılır olmaması veya birden çok anlama gelmesi hâlinde; bu hüküm, tüketicinin lehine yorumlanır. Faaliyetlerini, kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi veya kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de niteliklerine bakılmaksızın bu madde hükümleri uygulanır. Bir sözleşme şartının haksızlığı; sözleşme konusu olan mal veya hizmetin niteliği, sözleşmenin kuruluşunda var olan şartlar ve sözleşmenin diğer hükümleri veya haksız şartın ilgili olduğu diğer bir sözleşmenin hükümleri dikkate alınmak suretiyle sözleşmenin kuruluş anına göre belirlenir. Sözleşme şartlarının haksızlığının takdirinde, bu şartlar açık ve anlaşılır bir dille yazılmış olmak koşuluyla, hem sözleşmeden doğan asli edim yükümlülükleri arasındaki hem de mal veya hizmetin piyasa değeri ile sözleşmede belirlenen fiyat arasındaki dengeye ilişkin bir değerlendirme yapılamaz. Bakanlık, genel olarak kullanılmak üzere hazırlanmış sözleşmelerde yer alan haksız şartların, sözleşme metinlerinden çıkarılması veya kullanılmasının önlenmesi için gerekli tedbirleri alır. Haksız şartların tespit edilmesi ve denetlenmesine ilişkin usul ve esaslar ile sınırlayıcı olmamak üzere haksız şart olduğu kabul edilen sözleşme şartları yönetmelikle belirlenir.” şeklindedir. Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartların tüketici için bağlayıcı olmadığı, sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediğinin kabul edildiği ilgili madde de açıkça ifade edilmiştir. YANİ, müzakere edilmeyen kısım haksız şarttır ve iadesi gerekir. 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun 24. maddesinin (4) numaralı fıkrası, "Kart hamilinin yaptığı işlemler nedeniyle, sözleşmede yer almayan faiz, komisyon veya masraf gibi adlar altında hiçbir şekil ve surette ödeme talep edilemez ve kart hamilinin hesabından kesinti yapılamaz. Sözleşmede kart hamilinin haklarını zedeleyici ve kart çıkartan kuruluş lehine tek taraflı haksız şartlar sağlayan hükümlere yer verilemez" hükmünü amirdir. Aynı yasanın 44. maddesinde yapılan atfa binaen, uyuşmazlıkların Tüketici Hakem Heyetinde ve/veya Tüketici Mahkemesinde çözümleneceği hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle kartlarından ücret alınan tüketiciler, Tüketici Hakem Heyetine iade için müracaatta bulunabileceklerdir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 10.02.2011 tarih ve 1870 sayılı kararıyla “bankalar tarafından ‘masraf, komisyon veya ne ad altında olursa olsun’ tüketiciden, müzakere edilmeden alınan ücretlerin hukuka uygun olmadığı ve haksız şart olduğu” hükme bağlanmıştır. Ayrıca Yargıtay’ın son karar mercii Hukuk Genel Kurulunun da bu masrafların iadesinin gerektiği yönünde kararı mevcuttur. (YHGK 2010/13-93/88). HAKSIZ ŞARTLARIN İADESİ İÇİN İZLENECEK YOL Tahsil edilen haksız şartları hesap özetlerinizden, bilgilerinizden görebileceğiniz gibi, bankaya bir dilekçeyle başvurarak “10 yıl içinde” tarafınızdan haksız olarak alınan masrafların bildirilmesini ve iadesini de talep edebilirsiniz. Bankalar böyle bir talebiniz olması halinde cevap vermekle yükümlüdürler. Banka talebinize cevap verecek lakin iade için yasal yollara başvurmanızı isteyecektir. Bunun üzerine başvurulacak iki makam vardır. Bunlardan ilki Tüketici Hakem Heyeti (her ilde kaymakamlık bünyesinde bulunur) ve ikincisi Tüketici Mahkemeleridir. Dikkat edilmesi gereken husus, belirli miktarın altındaki işlere Tüketici Hakem Heyetlerinin, üstündeki işlere ise Tüketici Mahkemelerinin bakmasıdır. 2014 yılı için Tüketici Hakem heyetlerine başvurunun ZORUNLU olduğu ve tarafları bağlayıcı olduğu sınır 1.272,19 TL olarak tespit edilmiştir. Büyük şehir statüsünde bulunan illerde kurulu bulunan İl Hakem Heyetlerinin uyuşmazlıklara bakmakla görevli olduğu alt parasal sınır ise 3.321,17 TL olarak tespit edilmiştir. Bu rakamların üstündeki işlerde Tüketici Mahkemelerine de başvurulabilir. Yasal sınırın üstündeki bir alacak için Tüketici Heyetlerine de başvurabilirsiniz, ancak alacağınız iade kararı kesin olmayacak ve yeniden Tüketici Mahkemesinde dava açmanız gerekecektir. • Alacağınız yasal sınırın altında ise, mutlaka Tüketici Hakem Heyetlerine başvurulması gerekir. Hakem heyetinin başvurunuz hakkında vereceği karar ilam niteliğindedir. Taraflar, tüketici hakem heyetinin kararlarına karşı kararın kendilerine tebliğinden itibaren on beş gün içinde tüketici hakem heyetinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesine itiraz edebilir. Bundan sonra bir yargılama safhası başlayacak ve tüketici mahkemesi dosyayı inceleyerek bir karar verecektir. On beş gün içerisinde itiraz edilmezse kararınız kesinleşecektir. • Alacağınız yasal sınırın üstünde ise, Tüketici Hakem Heyetine başvurabilirsiniz, fakat heyetin vereceği karar kesin nitelikli bir ilam değildir. Böyle bir durumda Tüketici Mahkemesinde dava açmalısınız. Yapılacak yargılamada heyet kararını delil olarak kullanabilirsiniz. Yasal sınırın üzerinde ki alacaklarda tüketici mahkemesinde dava açmanızda fayda bulunmaktadır. Kararın kesinleşmesi akabinde; icra dairesi aracılığı ile kesinleşen karar takibe konularak banka aleyhine icra takibi başlatılmalıdır. İcra dairesi, ilgili bankaya bir ödeme emri gönderecektir. Ödeme emri sonrasında bankalar ödemeleri gerçekleştirmektedir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2013/4374 E., 2013/5267 K sayılı kararı uyarınca bankaların, takibe itiraz etmeleri halinde; aleyhlerine İcra İnkar Tazminatına hükmedilmesinin zorunlu olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle tüketiciden tahsil ettiği haksız masraf kalemlerini kendileri kayıt tutmak suretiyle bildiği halde, alacak miktarının likit olduğunu gözden kaçırarak takibe itiraz etme yolunu seçerek, alacağı sürüncemede bırakan bankalar aleyhine % 20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep edebilirsiniz.